11 Ekim 2011 Salı

Arılıklarda Yabani Otlarla Mücadele

Son üç gündür yağmur çok yağdı yine. Zayıf kolonilerim var, düzenli şerbet veriyorum. Dün de hava yer yer yağmurlu olmasına rağmen hazırladım şerbetimi, çıktım yola. 
 Yolda giderken yağmur çiseliyordu. Geçen seferki kadar olmasa da her yer göl olmuş. Belli ki yağış yine fazla. 
Karayolları, her zaman olduğu gibi, yapmış yapacağını. İyi kötü bir asfalt yol vardı. Bazı bölgelerinde aşırı yalaklar olsa da fena sayılmazdı. Belli ki asfalt yapacağız diye yola greyder çekmişler ve eski asfaltın çoğunu sıyırmışlar. Ama her işimizde olduğu gibi yarım bırakılmış, devamı yok. Artık bu yağan yağmurdan sonra iyice berbat olur.
Arılığa geldik, bizimkilerde ses seda yok. Herkes kovanına çekilmiş.
 
Şerbet verirken gözüme yerdeki otlar takıldı. Bahar gelmesine daha çok zaman olmasına rağmen, kıyıda köşede kökü sağlam olan otlar patlamaya başlamış.
Ot demişken aklıma yabani otlarla mücadele geldi. Bu konuda keşfettiğim bir ot ilacını ve geçen yaz edindiğim tecrübeyi sizinle paylaşayım.
Her yıl Mart ayında, havaların ısınmasıyla birlikte patlayan yabani otlar, her arılığın ciddi sorunudur aslında. Başlangıçta boyları kısa olduğu için ve kovanlar yerden yüksek olduğu için pek bir sıkıntı yaratmazlar. Ama bahar yağışlı geçerse, o zaman coşarlar. Kovanların uçuş deliklerini kapadıkları bile olur. 



Bu durumda kovan sayınız azsa önlerini çapalayıp ottan arıtabilirsiniz. Peki ya kovan sayınız çoksa? O zaman manzara buradaki gibi olur. Arıcı kovanlarının işlerini zaten zor yetiştiriyordur. Birde bu otları çapalayacak!
Motorlu tırpan deseniz bizzat denedim. Elimde bir adet Castor 55D motorlu tırpan var, babamın zeytin bahçesinde, ağaçların diplerindeki otlarla mücadele etmede kullanıyoruz.  
 
2011 Mayıs’ında bu motorlu tırpanla, yukarıda resimde görülen kovanların arasını biçmeye kalktım. Sonuç facia idi, sadece 10 dakika dayanabildim. Tırpan çok fazla ses çıkardığı için kovanlar çok aşırı kızdı ve 10 dakikanın sonunda onlarca arı önlüğümün üstüne yapışmış beni sokmaya çalışıyordu ve belki bir o kadarı da tırpanı ve tırpanın kafasında dönen hareketli misine kafasını sokmaya çalışıyordu. Eve gelince saydım, arılar iyi giyinmeme rağmen 20’den fazla yerden sokmuştu. Otlarsa sadece 2 hafta kadar durakladı, sonra daha gür çıktı. Aklıma ot ilacı kullanmak hemen geldi fakat otlardan kurtulalım derken, ya arıları da zehirlersek ne yapardık. Tam da “Böyle giderse yandık, işimiz var” diye kaygılanırken, zirai mücadeleye gayet hâkim bir ziraat mühendisi arkadaşıma rastladım. O da bana “Paraxone” isimli ot ilacını önerdi.
 
Praxone’u bir Türk ilaç firması olan Hektaş çıkarıyor. Fiyatı da öyle pahalı değil. 10 – 15 lira arası. Ve en büyük özelliğ de “ARILARA ZARARLI DEĞİL” !!! Tek yıllık otsu bitkilere karşı kesin çözüm, atıyorsunuz ve bir hafta içinde hepsini kurutuyor. Fakat çalı, böğürtlen gibi odunsu gövdesi olan bitkileri öldürmüyor, onların sadece yapraklarını kurutuyor. Kökleri ölmediği için bu tür bitkiler, kısa süre sonra tekrar patlayıp yaprak çıkarıyor.
Ben bu ot ilacını bizzat denedim ve müspet sonuç aldım. Belki sizin için arılık gibi bir yerde ot ilacı kullanmak gereksiz olabilir ama gezginci arıcı değilseniz, o zaman arılıktaki otlar büyük problem
İlaç hakkındaki daha fazla bilgiyi aşağıdaki sayfadan da alabilirsiniz.



 
Arılıkta keyifle geçirilen iki saatten sonra eve dönerken hava tamamen kararmak üzereydi ve güneş son pırıltıları ile gökyüzünde son ışık oyunlarını yapıyordu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder